İfade sonrası soluğu aynı gün savcılıkta bulan teyze Safiye S., İl Jandarma komutanı kıdemli Albay Hüseyin Bekmez’in emriyle kurulan özel ekip tarafından zorla alınan ifadesinin yalan dolu olduğunu gerçeği katiyen kapsamadığını belirten teyze vicdan azabı çektiğini belirtti. Savcılıktan sonra ayrıca avukatı aracılığıyla Kayseri 5. Ağır mahkemesinede bir dilekçe gönderen teyze adaletin tarafsız ve acımasız halinden şikâyetçi olduğunu ifade etti.
Teyze Safiye S. Gazetemize gazetemize kan donduran açıklamalarda bulundu.
Evinizde gözaltına alınmanızı anlatır mısınız?
İlk defa başıma böyle bir durum geldi, evimize sabahın erken saatlerinde askerler geldi ve kelepçeleyip apar topar aldılar beni ve emniyete götürdüler. Ne oluyor diye sorduğumda emniyette öğrenirsin dediler. Ağır hasta kocamı yalnız evde bırakma zorunda bıraktılar beni.
Gözaltına alındıktan sonra emniyette neler yaşadınız?
İlk başta cinayetle alakalı sorulara bildiğim gerçeklerle cevap veriyordum ama verdiğim cevaplar asker olan soruşturmacılar tarafından beğenilmiyordu. Ben bildiklerimi anlattıkça onlar beni kendi kurdukları yalan bir senaryoya yönlendiriyorlardı. Ben hayır öyle değil dediğim hallerde birden sıkıştırmalar başladı, önce küfürler, tokatlar, daha sonra iki erkek asker tarafından itilmeler. Buradan canlı çıkamayacağım düşüncesindeydim. Daha sonra öğrendim ki benimle beraber kız kardeşime, kocasına ve kızına da aynı kötü muameleyi uygulamışlar.
Sizin anlattığınız doğru neydi ve hangi tarafa yönlendirildiniz?
Benim kesin kanaatim F.B., abla R.B. ve kızkardeşim S.B.’nin bu cinayeti işlemedikleri, çünkü zaman bakımından imkansız, yapılanların kadın işi olmadığı açıkta, gördüğüm işkencenin açıkça kurban aranıp bu olayın üstüne en çabuk şekilde örtülmek istenilmesi ve cinayeti işlediklerine dair hiçbir kanıt veya iz bulunamaması. Bu cinayette o kadar kan var ki ortalıkta niye F.B., nin, R.K.’nin veya kız kardeşimin üzerinde bir kan izi bulanamadı? Bu cinayeti işleyenin üzerinde kan sıçramaları bulunmaması mümkün değil.
Ben ilk ifademde ve daha sonraki ifadelerimde her zaman doğruyu konuştum ama emniyette zorla alınan son ifadem nedense mahkemede kullanıldı, eskilere hiç değinilmedi. Ben mahkemede hâkim heyeti önünde bu ifadem zorla alındı dediysem de dosyayı kapatıp başka davalara bakma telaşındaydılar. Zaten hâkimler bu dosyayı düzgün şekilde ele alsalardı, ifadende çok tutarsızlıklar var derdiler ve bana yalan ifade vermekten ceza vermeleri gerekirdi ama ne deyim mahkemenin umursamamazlığına mı yoksa doğruyu yanlışı birbirlerinden ayırama kabiliyetsizliğine mi veriyim bilemiyorum.
Serbest bırakıldıktan sonra aynı gün bana zorla imzalattıkları ifademi tanıdık bir avukata okuttum, o kadar benim bilmediğim hususlar vardı ki, bunları ben mi söylemişim diye avukata sordum. Evet, sizin ifadeniz dediğinde savcılığa anında dilekçe gönderttim ama bugüne kadar hiçbir cevap alamadım.
İfadeniz alınırken avukatınız neredeydi?
Ben iki gece iki gündüz tutuklu bulundum. Ben hasta bir kadınım, tansiyon sorunlarım var, şeker hastasıyım ve ayrıca belden ameliyatlıyım. Bu rahatsızlıklarımdan dolayı ilaç kullanıyorum, bana bu gözaltı sürecinde hiçbir ilacım verilmedi defalarca yalvardığım halde. Bu iki gün içerisinde defalarca sorguya alındım, saatlerini bilemiyorum ama dinlenmeme fırsat vermiyorlardı, bu sorgularda hiçbir avukat yanımda yoktu, arada hücreye alındığımda da hiçbir avukat yanımda olmadı. Son gün hazırladıkları ifadeyi imzalatmadan önce bir avukat geldi ve benle zaten hiç ilgilenmedi, imzayı attırdılar ve beni serbest bıraktılar. Zaten daha sonra avukatta benden önce müvekkilimi sorgulamışlar ben sonradan geldim diye beyanı var. Serbest bırakılırken ilginç bir durum yaşadım, günlerce ömrümde görmediğim zulmü yaşatan askerler benden helallik istediler, teyze seni çok hırpaladık hakkını helal et dediler bunlar insan değil!
Size ait olmayan bir ifadenin altına niye imza attınız?
Gördüğüm kötü muameleden sonra buradan nasıl kurtulurum düşüncesinden başka bir şey düşünemedim. Askerler bizim dediklerimizi söyle, imzala seni geri kocana götürürüz, dediklerimizi yapmazsan hapislerde yatarsın, eşinden boşarız ve daha ilerisi daha da orda kalmak istemiyordum, yüzüme tükürdüler, tespihle yüzüme vurdular, ameliyatlı olduğumu söylediğim halde iki erkek iki taraftan sıkıştırdı beni, ağrılarım çoğalmıştı. O durumdan kurtulmak için doğru olmadığı halde imzayı attım.
Kolluk tarafından alınan ve altında imzanız bulunan son ifadenizde açık tutarsızlıkları anlatır mısınız?
İfadede yer alan kız kardeşimin bana cinayetin nasıl işlendiğini anlatması tamamen kolluk tarafından uydurulmasıdır, böyle bir konuşmam olmadı kız kardeşimle. Zaten kolluğun kurgusu zaman yönünden o şekilde olması imkânsız. İfadede geçen uygunsuz dedikoduları da hiçbir zaman duymadım. En önemlisi de kolluk tarafından iddia edilen ve cinayeti tetiklemiş olan telefon görüşmesi katiyen gerçekleşmedi, bunu da Allah’a şükür bilirkişi raporu kanıtladı.
Nedir bu telefon görüşmesi?
Kolluk ekibi iddiası cinayetten önce abla R.B.’yi nişanlısı aramış oluyor ve babaanne Penbe Boraze’nin dedikodularından şikâyetçi olmuş oluyor ve bunun üzerine R.B. öfkesinden cinayeti işlemiş oluyor ancak ne öyle bir telefon geldi, ne de öfkelenecek bir durum oldu. Bunu defalarca soruşturma anında anlattıysam da kolluk ekibinin ağır baskısına karşı gelemedim, ille de onların dediklerini kabul edecekmişim. Tabi kolluk ekibi bu kurguyu hazırladıklarında bilirkişiyi hesaba katmadı ve daha sonra yalanları açıkça ortaya çıktı ve böyle bir görüşmenin olmadığını kesin kanıtlarla raporda yer aldı.
Dava nereye gidiyor sizce?
Ben tanıklık yapmak için her zaman hazırım. Şu an iki yıla yakın suçsuz birisi cezaevinde, niye? Çünkü dosya incelenmedi benim kanaatim bu, savcı ve hâkimler okusaydı bu durumlar olmazdı. Benim bir tane zorla alınan ifademle birisine yıllarca içeri atabiliyorlarsa vay adaletin haline. Tekrarlıyorum ben ne bir şey duydum, ne de bir şey gördüm. Adaletin en yakın zamanda bu vahim kararını değiştirip gerçek katili veya katilleri bulmasını istiyorum. Bunun içinde her gün dua ediyorum.
Davada araştırma yapılmıyor dosya kapandı görünüyor
Tutukluluk halinin devamını karar veren hâkim delillerin toplanılması devam ettiğini neden olarak göstermiştir. Ancak araştırmalar tamamen durmuş halde, dosyada belirsizlikler devam ediyorken daha önceki haberimizde bulunan bu sorulara halen cevap bulunamadı. Sevda K. ve Fikriye B’nin olay yerini izinsiz temizlemeleri, Sevda K.’ın eşi Bekir K.’ın ilk ifadesinde evde dediği eşinin daha sonrası evde olmamasını ve niçin yalan söyleme gereğinin duyması, Bekir K.’ın mahkemeye yazdığı mektupta kolluk ekibiyle iç içe çalıştığını ifade etmesi bu ekibin niçin kabarık sabıkası olan ve halen başka suçlardan tutuklu bulanan kişiye önem vermesi bilmecesi halen ortada.
Kayseri 5. Ağır Ceza Mahkemesinde son görülen celsede sürpriz bir şekilde tutuklu sanık SSÇ F.B.’yi cezaevinden mahkeme huzuruna getirme gereği de görmemişti, çünkü kendileri biz bu davaya bakmak istemiyoruz ısrarında bulunacaktı ancak aynı gün bir üst mahkeme yeniden davaya 5. Ağır ceza mahkemesinin bakmasına hükmetmesi üzerine davayı 4 Kasım 2019 tarihine erteledi ve bu erteleme alışılabildikten çok daha uzun bir süre. Soru işaretleri getiren durum hâkim heyeti davayı ret ediyor ve bu mahkemenin tarafsızlığını etkiler mi düşüncesini ortaya koyuyor. Bu davada daha önce belirtmiştik, parmak izi yok, DNA yok, boğuşma izi yok, itiraf yok, gören yok ama yine de duyum üzere 10 yıl cezaya çarptırılan cinayet tarihinde 16 yaşında bir çocuk var. Tutuklu sanık F.B. suçsuz olduğunu mahkemede ifade etmişti ve beraatını talep etmişti, babaannesinin katillerinin yakalanmasını hâkimden istemişti. Bu dava nasıl ve hangi şekilde devam edecek olduğu ise merak konusu olmaya devam ediyor.