YIKIMIN SORUMLUSU KİM?

Son yıllarda, aylarda küresel ısınmanın sebep olduğu söylenen yangınlar dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de büyük zararlara sebep olmaya başladı.

Bunların zararlarının hesabı yapılırken başka bir afet olan sel felaketi de canlar almaya, geride harabe şehirler, köyler bırakmaya başladı.

Bizim ülkemizde de temmuz ayının son günlerinde başlayan özellikle Muğla ve Antalya ormanlarında büyük yıkımlara sebep olan 200'den fazla yangın çok şükür ki son günlerde kontrol altına alınarak söndürüldü. Haftalarca süren yangından geriye ondan fazla ölü, onlarca yaralı, telef olan yüzlerce büyükbaş ve küçükbaş hayvan ve kümes hayvanı kaldı. Yanan, kullanılamaz hale gelen oteller, tatil köyleri, köyler, okullar, sosyal tesisler ile ekili arazi, meyve ve sebze alanlarının sayısını bilemiyoruz.

Orman Genel Müdürlüğü, belediyeler, sanayi kuruluşları, silahlı kuvvetler, sivil toplum kurumları ve gönüllü insanlar tarafından olağanüstü çaba ve fedakarlıkla söndürülen yangınların çoğunda insan hatası olduğu da ortaya çıktı. (Sabotaj, bilinçsiz ateş yakma, tarla açma, bahçeyi temizleme, anız yakma) Mutlaka yetkililerin sivil kurumları da katacakları sonuç değerlendirmeleri ile sonuçları masaya yatırıp değerlendirmeleri ve gelecekte yaşanmaması için çözümler üretmeleri gerekiyor.

Orman yangınları ile mücadele devam ederken ülkemiz sel denen yeni bir tabiat olayı ile karşılaştı. Önceki aylarda Doğu Karadeniz ( Rize, Artvin) bölgesinde büyük yıkım ve can kaybına sebep olan aşırı yağışa bağlı sel felaketi son hafta içinde Batı Karadeniz bölgesini vurdu. (Bartın, Kastamonu, Sinop) Kısa sürede aşırı yağışın düşmesine bağlı oluşan sel sebebiyle başta Kastamonu sonra Sinop ve ardından Bartın'da büyük yıkımlar ve can kayıpları yaşandı. Şu ana kadar alınan bilgilere göre bu bölgede 100'e yakın vatandaşımız hayatını kaybetti, 100'e yakın insanımızın da nerede olduğu bilinmiyor.

Sel Kastamonu'nun Bozkurt ilçesi başta olmak üzere dere yataklarında kurulan birçok ilçe, kasaba ve köyü harabeye çevirerek tanınmaz hale getirdi, tarım arazileri büyük zarar gördü, hayvanlar telef oldu. Köprüler yıkıldığı için halen birçok yerleşim merkezinin dünya ile ulaşımı sağlanamıyor. Yangın felaketinde olduğu gibi sel felaketinde de devlet kurumları ile birlikte sivil kurumların ve gönüllülerin fedakârca çalışmaları, Silahlı kuvvetlerin her alanda desteği takdiri hak eden çabalardı, hepsine teşekkür ediyorum.

Bir yandan selin yaraları sarılırken devlet idarecilerinin, yerel yöneticilerin, inşaat sektörü temsilcilerinin ve aklıselim sahibi sivil kuruluş ve halkımızın dikkate alması gereken bir durum ortaya çıktı. İlçelerimizin, kasabalarımızın, köylerimizin çoğu dere yataklarına kurulmuş, her an tıkanacak herhangi gelmesi muhtemel sel suyunu taşıyamayacak köprüler yapmışız. 200-300 metre olan dere yatağını 50-30 metreye indirmiş ve selin yıkımına buyur gel diye davet çıkarmışız. Selçuklu, Osmanlı atamız bu yanlışı yapmamıştı ama; Cumhuriyet döneminde biz yapmışız ve bir Allah'ın kulu iktidarda çıkıp bu yanlışı yapma dememiş ama; yıkımdan sonra zararı hesaplamaya, yas tutmaya mahkum kalmışız.

Son aylarda yaşanan yangın ve sel afetlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, milletimize geçmiş olsun diyorum ve felaketlerin baş sorumlusu millet ve devlet olarak biziz. Tavizsiz tedbir almaz isek sorumlu olmaya ve dövünmeye devam ederiz.

Selam ve dua ile

YORUM EKLE

banner4