KAYSERİ’DEN KİLİS’E YENİ BİR İYİLİK HİKAYESİ…!!

Yıllar yılı Anadolu insanı etrafındaki yangınlarda mağdur olan kardeşlerinin sığınağı ve umududur. Bin yıllık gelenek hiç değişmeden devam ediyor. Uzun zamandır hatıralarımıza bir Suriye’den can yakan hikayeler, bir Yemen’den acılar, bir Doğu Türkistan’dan hüzünler ekleniyor. Bir yandan devletimiz, diğer yandan vakıf ve derneklerimiz ama hepsinden öte milletimiz nerede bir mazlum görse, imkanı ölçüsünde koşuyor, yaşlı gözleri silmeye, bir öksüz ve yetimin başını okşamaya koşuyor.

Bu kez ses Kilis’ten geldi…!!

Kilis Cihannüma Teşkilatımız’daki kardeşlerimiz yaşanan bir hüznü, tüm Türkiye’deki Cihannüma teşkilatlarındaki kardeşlerine iletti. Çünkü şahit olduğu iç acıtan manzaralar ruhlarını savurmuştu. Kamplarda ayakları çıplak, çamur ve soğuk içinde gezen masum yavrular gönüllerini titretmişti. Cihannüma Teşkilatının ahlakında “Bir kardeşimin sıkıntısını, derdini ve ihtiyacını gördüğümde… Allah benden bir şeyler yapmamı istiyor” diyen manevi gönül dostlarının şuuru vardı. Bu ne güzel ahlaktı. Emaneti teslime gittiğimizde bu manzaralara şahitlik eden bir ağabeyimin utana sıkıla söylediği şu sözleri bizim de gönül telimizi titretmeye yetmişti. “Kendi çocuğuma ayakkabı almayı biraz erteleyip, onun yerine buradaki on çocuğun ayağına çizme almayı tercih ettim.”

Öğrendiğimize göre Kilis Öncüpınar Sınır Kapısına 7 km uzakta olan Azez’de neredeyse 2 milyon insan yaşıyor. Operasyonlarla oluşturulan güvenli bölgedeki kamplarda binlerce insan zor şartlarda hayatta kalmaya çalışıyor. Büyükler bir yana, savaşın bedelini bu kadar acımasızca ödeyen kamplardaki bu masum çocukların suçu neydi? Bu soruya cevap bulmakta zorlandığımız bu dönemde, acılarına ve ihtiyaçlarına karşı “duymamış ve görmemiş” gibi davranmak elbette mümkün değildi.

Hikayemiz bir pazar günü akşam üzeri başladı. Küçük bir afişle önce Cihannüma Derneği dostlarına, sonra yüreği merhamet yüklü tüm kardeşlerimize kısa süre içinde bu çocuklara çizme götürmeyi planladığımızı ilan etmiştik. 4 gün içinde 4500 adet bağış geldi. Cihannüma’mızın yurt dışında bulunan dostlarından Amerika’dan, Macaristan’dan, Azerbaycan’dan ve tüm teşkilatlarından katkılar aldık. Özellikle sosyal medya üzerinden bizlere ulaşarak, imkanı ölçüsünde bu yardıma omuz veren yüzlerce kardeşimiz oldu. Kimilerinin özelden attığı edep yüklü mesajlarla yüreğimiz titredi ve gözyaşı döktük. Hayatında bizleri hiç görmemiş, tanımamış ve belki de hiç görmeyecek kardeşlerimiz, bu çocuklar için bizlere emanet bıraktılar. Biliyorlar ki o kamptaki çocukları da hiç görmeyecekler…!!

Asalet bu değil de nedir?

Bizim medeniyetimizin alameti farikası olan, ama bu toprağın insanının zirvede yaşadığı merhameti ve karşılıksız vermeyi, sadece Allah için fedakarlık yapmayı, böyle olağanüstü süreçlerde yüzlerce kez görmüş biri olarak, yeniden yaşamış olmanın mutluluğunu anlatmaya kelimeler kifayetsiz inanın. Kaç kez ağladım ve duygulandım hatırlamıyorum. Bu son bir hafta içinde onlarca kez şu cümleyi kurdum.

“Bu millet tarihin en şerefli milletidir, diyerek bizi yüreklendiren Erbakan Hocam, sen kendi insanını ne kadar güzel tanımlamışsın.”

Evet… bir öksüzün ve yetimin, bir mazlumun ayağı ısınsın diye kendi ekmeğinden keserek bize yardım emanet eden bu toprağın insanı, tarihin en şerefli milletidir. Bunu bir kez daha yaşamanın gururunu duyduğumu ifade etmem lazım.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ı bir sohbette dinlerken şahit olmuştum. “Cumhurbaşkanımız Somali’de yaşanan insanlık dramını görünce; yarın Somali’ye gidiyoruz, talimatını vermiş, insani yardım için bir gecede yola düşmüştük” demişti. Somali’nin mazlum insanının Türk Havayolları yardım uçaklarının Somali’ye inişini görünce, ağlayarak nasıl secdelere kapandığına şahitlik etmiştim. O mazluma çare olmanın insani refleksi bize nasılda yakışıyor. Reis’i böyle olan millete duyarsız olmak nasıl yakışır ki zaten!

Uluslararası diplomaside Hard Power ve Soft Power kavramların yarıştığı bir dünyada yaşıyoruz. Yani bir coğrafyaya ya silahlı/askeri güçle, zorla ya da insani değerler üzerinden girilebilen bir dünya var artık. Türkiye bu anlamda insani yardımlar üzerinden yeryüzünde Soft Power ilkesine bağlı kalarak gönüller inşa etmeye devam ediyor. Biz millet olarak Mazlumun kimliği sorulmaz, diye inanmış ve iman etmiştik. Bize yüzlerce kardeşimiz hayrını emanet etti ama bunları hangi millete götüreceksiniz diye tek bir kişi bile sormadı. Bunun yeryüzünde örneği yoktur inanın. Bu asaletli tavır, bu toprakların mazlumların dualarında yer almasının ana sebebidir. Tarihte ecdadımız diliyle sıkça kullanılan bir ifadeyi, bugün torunları olan bizler merhametimizle yeniden inşa ediyoruz Elhamdülillah.

Ve son söz;

Ey bu toprakların asil evladı kardeşlerim. Hemen sınırımızda yaşanan insanlık dramına on yıla yakındır gönlünü, sofranı ve topraklarını açtın ya. O çocukların gözyaşını silmek ve ayağını ısıtmak için ekmeğini böldün ya. Melekler bu yüreğine şahitlik etti ya. Karşılıksız olarak hiç tanımadığın o çocuklara el uzattın ya.

İşte sen bu yüzden Allah indinde inşaAllah büyüksün. İşte sen bu yüzden umutsun. İşte sen bu yüzden hedeftesin. İşte sen bu yüzden tarihin en şerefli milletisin. Bunu sakın unutma. Ve kim ne yaparsa yapsın, bu merhamet dolu kalbi asla kirletme. 11/01/2021

Bilginin ve kalemin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile…

YORUM EKLE

banner4